Gecenin Sonuna Yolculuk - Louis-Ferdinand Céline




 Gecenin İçerisinden Gerçekler

İnsan türünün en kendine has niteliklerinden biridir iletişimde dili, sözcükleri kullanmak. Başlı başına canlılık için bir evrim olan bu olgu zamanla edebiyatı kazandırmıştır insan türüne. Yoksa canlı olmanın getirileri bakımından insanı diğer canlılardan ayıran diğer meziyetler hiç iç açıcı değildir. Kana susamış, hırslı, acımasız, yalancı ve hain olması gibi. Gecenin Sonuna Yolculuk ise insanın tüm o aşağılık yüzünü, insana dair gerçekleri hiç lafı dolandırmadan, edebiyat denen aracı kullanarak doğrudan anlatan bir kitap. Yazıldığı dönemde kendi dili Fransızcayı eğip bükerek kendine has bir üslupla kullanan yazar Celine, edebiyat tarihine de -kullanmaktan hiç haz etmediğim o kelime ile tanımlayacak olursak- bir anti-kahraman miras bırakmıştır; kitabımızın baş karakteri Ferdinand Bardamu. Tüm o ışıltılı, erdemli, adaletten yana süslü diğer kahramanların arasında Bardamu, olabildiğince gerçek, olabildiğince insan, korkak, yalancı, hain bir karakterdir. Bu da onu anti-kahraman dediğimiz sınıfa sokmaktadır. Gecenin Sonuna Yolculuk ’ta kabaca özetleyecek olursak, birden kendini Birinci Dünya Savaşının içerisinde, kan ve vahşetin ortasında bulan kahramanımız Bardamu’nun bu savaş ortamından Afrika’ya kaçmasını, Afrika’daki sömürge topluluğuna, sıcağa ve birbirinden illet bir sürü yabani hayvanına dayanamayıp oradan da uzaklaşmaya çalışırken şans eseri kendisini o çok merak ettiği ve sanayi devriminin kokusu üzerine sinmiş Amerika’da bulmasını ve daha sonra da yeniden ana vatanı Fransa’ya dönüp kendi mesleği olan doktorluğu icra etmeye çalışması anlatılmaktadır. Kitap bu olay örgüsü bakımından tam bir yolculuk kitabıdır. Fakat Bardamu’nun kişiliği ve o dönemin şartlarında insanlığın büründüğü haleti ruhiye kitabı sadece bir yolculuk kitabı olmaktan alıp çıkararak bir Gecenin Sonuna Yolculuk kitabına çevirir. Peki Gecenin Sonuna Yolculuk’ta ne vardır? Basitçe cevaplamak gerekirse; insan ve varoluşa dair her şey. Aşk, korku, acı, güzellik ve çirkinlik, zenginlik ve yoksulluk, masumiyet, yalan ve gerçek. ‘’Gerçek bitmek bilmeyen bir can çekişmedir. Bu dünyanın gerçeği ölümdür. Seçim yapmak gerek ya ölmek ya da yalan söylemek. Bense asla kendimi öldüremedim.’’ diyen ana karakterimiz Bardamu, yolculuğu boyunca bitmek tükenmek bilmeyen korkusu ve hastalıklarıyla birlikte insana ve varoluşa dair tüm gerçekleri gözlerimizin önüne serer. Hiçbirini süslemeden, olduğu gibi yalın bir halde. Zaten bildiğimiz ama kendimize bile itiraf etmekten korktuğumuz o karanlık yönü gecenin içinde gezerken her defasında gözümüzün içine sokar. İnsanları ve onların hayatlarını sevemeyişinden yakınırken bir yandan da içten içe onları sevebilmek için farkında olmadan çabalar Bardamu. Ama son hep aynıdır. ‘’Boşuna heveslenmemekte yarar var, insanların aslında birbirlerine söyleyecekleri hiçbir şey yoktur, karşılıklı olarak yalnızca kendi acılarını anlatırlar, bu böyledir. Herkesin derdi kendine, dünyanın ki hepimize.’’ Sonuçta insan her zaman aşağılık ve bencil bir varlıktır. Gecenin Sonuna Yolculuk dili bakımından çevirisi zor bir kitapmış. Bu daha sonradan kitaba dair yaptığım okumalardan edindiğim bir bilgiydi. Yazar Celine, karakteri Bardamu sayesinde kitabın dilini karaktere has bir konuşma tarzında ele almış. Okuması da yer yer boğucu olan, yer yer akıcılığı oldukça artan bir kitaptı Gecenin Sonuna Yolculuk. Boğuculuğu da belki anlattığı şeylerin gerçekliğinden ve iğrençliğinden ileri geliyor olabilir orasını bilemem. Fakat güzel bir yaz akşamı keyif almak için okunacak türden bir kitap değil Gecenin Sonuna Yolculuk, buna eminim. Okunması için gecenin çökmesinin beklenmesi gereken kitaplardan. Ya güne ya da hayatınıza.


Yorumlar